Travmanın Tarihçesine Dair


Travmanın Tarihçesine Dair

Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-5 (DSM-5), travma tanımını “Bireyin ciddi bir yaralanma, ölüm tehdidi veya gerçek bir ölüm yaşaması ya da cinsel saldırıya uğramış olması ve fiziksel bütünlüğünde bozulmaya yol açacak bir olay olması” şeklinde yapmıştır.


Travma, literatürde çeşitli anlamlarda kullanılmaktadır. Tıp sözlüklerine bakıldığında travma “Bedene dış bir etmen tarafından zarar gelmesi” olarak tanımlanırken, günümüzde Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-5 [The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-5 (DSM-5)] (2013), travma tanımını “Bireyin ciddi bir yaralanma, ölüm tehdidi veya gerçek bir ölüm yaşaması ya da cinsel saldırıya uğramış olması ve fiziksel bütünlüğünde bozulmaya yol açacak bir olay olması” şeklinde yapmıştır (Çolak, Kokurcan ve Özsan., 2010).

Travmanın tanımı, DSM sürümlerinin yenilenmesi ile dönüşüme uğramıştır. Uzun bir dönemde, histeri, savaş nevrozu ve sinirsel şok kavramları travma tanımı yerine kullanılmaktaydı. DSM-1 (1952) ve DSM-2 (1968) incelendiğinde travma kelimesinin kullanılmadığı, DSM-3 (1980) ile birlikte ise travma kavramına yer verildiği görülmüştür. DSM-1 ve DSM-2 kapsamında travma yaşayan bireylerin sorunlarını kendi başına halletmeleri beklenmiş, travmanın fiziksel zarar dışında bir sorun yaratabileceği öngörülmemiştir (Van Der Kolk ve diğerleri, 1996; Kleber ve diğerleri, 2013). Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tanı ölçütleri ve travma kavramı ilk olarak 1980 yılında yayınlanmış olan DSM-3 ile birlikte tanımlanmıştır. DSM-3’de travma tanımı “Hemen herkeste belirgin düzeyde belirgin sıkıntı yaratacak bariz bir olay” olarak ele alınmış, bu tanım genel geçerlik barındırmıştır. DSM-4’te travma tanımı “Bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da başkalarının fizik bütünlüğüne bir tehdit olayı” olarak ele alınmış, dolaylı travmatizasyonun kabulü açısından olumlu bir etki yaratmıştır. DSM-5’te ise “Gerçek bir ölüm veya ölüm tehdidi, ciddi yaralanma veya cinsel şiddete maruziyet” tanımı travma için yapılmış, ayrı kriterler üzerinden travmaya uğrama unsurları belirtilmiş, cinsel şiddete de yer verilmiştir (North ve diğerleri,2016; Çolak ve diğerleri, 2010; DSM, 2013).

DSM-5 TSSB ile ilgili en geniş kapsamlı tanımı sunmak ile birlikte travma kriterleri tarafından şu şekilde sıralanmıştır:

1. Kriter A (En az bir tanesi gereklidir): “Kişi; ölüm, ölüm tehdidi, gerçek yaralanma ya da yaralanma tehdidi, gerçek cinsel şiddet ya da tehdidine aşağıdaki yollarla maruz kalmıştır: Doğrudan maruz kalma, Örseleyici olaya (Travmaya) şahit olma, Akraba veya yakın arkadaşın bir örseleyici olaya (travmaya) maruz kaldığını öğrenmek, Travmanın caydırıcı (itici-tiksindirici) detaylarına genellikle mesleki görevler sırasında dolaylı olarak maruz kalma”

2. Kriter B (En az bir tanesi gereklidir): “Travmatik olay, aşağıdaki şekillerde sürekli olarak deneyimlenmektedir (yaşanmaktadır): Saldırgan düşünceler, Kabuslar, Flashbackler, Travmatik anımsatıcılara maruz kaldıktan sonra duygusal stres, Travmatik anımsatıcılara maruz kaldıktan sonra fiziksel reaktivite (tepki)”

3. Kriter C (En az bir tanesi gereklidir): “Travmadan sonra travma ile ilişkili uyaranlardan aşağıdaki şekillerde kaçınma; Travma ile ilgili düşünceler veya duygular, Travma ile ilgili hatırlatıcılar.”

4. Kriter D (En az iki tanesi gereklidir): “Travma sonrası başlayan ya da kötüleşen olumsuz düşünceler ya da duygular, aşağıdaki şekillerde; Travmanın temel özelliklerini hatırlayamama, Kişinin kendi veya dünya hakkında aşırı olumsuz düşünceleri ve varsayımları, Kendini veya başkalarını, travmaya neden olduğu için abartılı şekilde suçlama, Negatif etki (öfke, utanç, suçluluk, korku), Faaliyetlere olan ilginin azalması (kendisi için önemli olan etkinliklere katılamama ya da ilgisinde azalma), yalnız hissetmek (topluma karşı yabancılaşma, kopma ), olumlu etkilenme güçlüğü.”

5. Kriter E (En az iki tanesi gereklidir): “Örseleyici olaya (travmaya) bağlı olarak başlayan veya örseleyici olay ya da olaylara müteakip kötüleşen travmaya bağlı uyarılma ve tepki gösterme (reaksiyon) biçiminde aşağıdaki şekillerde belirgin değişiklikler; asabiyet veya saldırganlık, riskli veya yıkıcı davranış (sakınmadan davranma ya da kendine zarar verme), dikkat artımı (duygusal olarak tetikte olma hali), yüksek ani reaksiyon (abartılı irkilme), odaklanma zorluğu, uyku güçlüğü.”

6. Kriter F (gereklidir): “Semptomlar 1 aydan uzun sürer”.

7. Kriter G (gereklidir): “Semptomlar, sıkıntı veya işlevsel bozukluk yaratır (örneğin, sosyal, mesleki).”

8. Kriter H (gereklidir): “Belirtiler ilaç, madde kullanımı veya başka hastalıklardan kaynaklanmamaktadır”.

Travmanın tanımı ve ele alınış biçimi yukarıda görüldüğü gibi DSM seyirleri boyunca ve öncesinde, değişime uğramıştır. Pek çok uzman tarafından, DSM-5 TSSB kriter A maddesinde yer alan travmatik olay tanımı yeterince kapsayıcı bulunmamakta ve kişileri etkileyebilecek bir çok durum ve yolu yeterince açıklamadığı düşünülmektedir. Aynı olay, farklı kişiler için farklı anlamlar ifade edebilmekte, bir durum bazıları için çok travmatize edici algılanırken, diğerleri için çok az yada hiç travmatize edici olmayabilir. Olayların korkutuculuğunun değil, kişiler üzerindeki anlam ve etkisinin önemli olduğu vurgulanmıştır (Forgash ve Copeley, 2008; Kleber ve diğerleri, 2013 Van der Kolk, 2014). Yapılan çeşitli araştırmalarda ise, kriter A’da yer almayan bir çok olayın, kişiler üzerinde TSSB tetikleyicisi olduğu görülmüştür (Rosen ve diğerleri., 2008). Bu durum kriter A’nın kapsamadığı durumlar içinde, TSSB semptomları görülme düzeyinin incelenmesini gerekli kılmıştır.

Travma; Van Der Kolk (2014), tarafından zihin ve beyin üzerinde kuvvetli bir değişim yaratan, kişinin düşüncelerini, düşünme kapasitesini ve algısını yönetme biçimini etkileyen bir süreç olarak değerlendirilmiştir. Aynı zamanda travma tanımı ve travmanın ele alış biçimine göre kişilerin iyileşme süreçlerine ilişkin yeni düşüncelerin ortaya çıkacağını belirtmiştir. Bu bağlamda; DSM’nin sunduğu travma tanımının dışına çıkılması gerekli görülmeke ve zorlayıcı yaşam deneyimlerinin travma perspektifi ile ele alınmasıyla alternatif bir bakış açısı yaratılmaktadır.



Paylaş



Diğer Yazılar

Uzmanlık alanlarımla ilgili hazırladığım makale ve dökümanlara göz atabilirsiniz. 

Depresyon ve Bedensel Hastalıklar Arasındaki İlişki

Depresyon ve Bedensel Hastalıklar Arasındaki İlişki

Depresyon çok çeşitli bedensel rahatsızlığa eşlik eden, yaygın görülen bir rahatsızlıktır. Depresyon ve kronik tıbbi bozukluklar arasında çift yönlü bir ilişki vardır. Depresyonla ilişkili oluşan olumsuz sağlık riski davranışları ve psiko-biyolojik değişiklikler, kronik tıbbi bozukluk riskini artırabilir ve kronik tıbbi bozukluklarla ilişkili biyolojik değişiklikler ve komplikasyonlar depresif atakları hızlandırabilmektedir (Katon, 2021).

Fertiliteye Tarihsel Bakış

Fertiliteye Tarihsel Bakış

Geçmiş yıllarda infertilite sadece kadın kaynaklı bir problem olarak görülürken, yıllar içinde infertilite araştırmaları emriyoloji, filozofi ve hücresel patoloji alanındaki gelişmelerle hız kazanmış, infertilitedeki erkek faktörü ve diğer faktörler detaylıca ortaya konulmuştur.

İletişim

Danışmak istediğiniz, uzmanlık alanlarımla ilgili konularda bana ulaşabilirsiniz.

İletişim Bilgisi

Bana e-posta adresim üzerinden ulaşabilirsiniz.

Kadıköy / Caferağa